Başlıklar
Başlıklar
Yazan: Cem SERT/
YouTube’tan Bologna videomuzu izlemeyi ve kanala abone olmayı unutmayın
İtalya’nın Emilia Romagna bölgesinin kızıl şehri Bologna, beni her ziyaretimde kendine hayran bırakan bir yer oldu. Bologna; tarihi dokusu, mimarisi, sokakları ve restoranlarıyla İtalya’nın kendine özgü havasını sonuna kadar hissedebileceğiniz şehirlerden biri. Bologna’ya İtalyancada la rossa (kırmızı), la grassa (obur) ve la dotta (bilge) olarak adlandırılıyor. La rossa denmesinin sebebi yazının başında da belirttiğim gibi Bologna’daki binaların ağırlıklı olarak kırmızı renkte olması. Bunun yanında Bologna, İtalya’daki sol hareketin en güçlü olduğu şehirlerden biri olduğu için bununla da kırmızılığı bağdaştırılıyor. La grassa denmesinin sebebi ise Bologna’nın ve Emilia Romagna bölgesinin gastronomi açısından İtalya’nın en önemli yerlerinden biri olması. La dotta denmesi de batı medeniyetinin ilk üniversitesi olan Bologna Üniversitesinden kaynaklanıyor.
Ayrıca Bologna hem kışın yağmurda hem de yaz sıcağında rahatlıkla gezebileceğiniz bir şehir. Bunun sebebi tüm şehri saran 45 km uzunluğundaki revaklar (İtalyanca ismiyle portici). Revaklar sayesinde yağmur yağarken bile, yol geçişleri hariç hiç ıslanmadan rahatlıkla gezebilirsiniz. Bologna sırları olan da bir şehir. Şimdi bu tarihi şehir hakkındaki detaylı bilgilere, sırlarına ve gezilecek yerlere geçelim.
Bologna, Türkiye’den ulaşım açısından kolay bir şehir. Pegasus Havayolları ile İstanbul Sabiha Gökçen Havalimanı’ndan, Türk Hava Yolları ile İstanbul Havalimanı’ndan Bologna’ya direkt uçabilirsiniz. Bologna’ya direkt uçmuyorsanız Milano, Venedik, Floransa ve biraz daha uzak olsa da Roma’ya uçup Trenitalia’dan tren bileti ya da Flixbus ve Marinobus gibi firmalardan otobüs bileti alarak Bologna’ya gidebilirsiniz.
Bologna Havalimanı – şehir merkezi arasında çoğu kişinin bilmediği en uygun yolu da anlattığım yazımı ayrı bir başlık olarak yayınladım. Aşağıdaki yeşil başlığa tıklayarak yazıya ulaşabilirsiniz.
Gezilecek yerlere Bologna’nın simgelerinden ikiz kuleler Due Torri’yle başlıyoruz. Bologna; tarih boyunca 180 kuleye ev sahipliği yapmış ve eski dönemlerde uzun kuleler inşa ettirmek, önde gelen aileler için bir güç gösterisiymiş. Ancak günümüze 180 kuleden sadece 21 tanesi ulaşmış ve şehrin merkezindeki Asinelli ve Garisenda kuleleri bunların en ünlüleri. İki kuleye de baktığınızda eğik olduklarını kolaylıkla anlayacaksınız. Asinelli 1.3 derece, Garisenda ise 3.8 derece eğik. Daha rahat kıyaslamanız için Pisa Kulesi’nin 4 derece eğik olduğunu not düşeyim. Uzun olan Asinelli Kulesi, Bologna Belediyesi tarafından satın alındıktan sonra uzun yıllar gözetleme kulesi olarak kullanılmış. Öğrenci okuyucularım için bir not düşeyim öğrenciyken Asinelli’ye çıkarsanız mezun olamayacağınız konusunda bir batıl inanç var. Kısa olan Garisenda Kulesi de Asinelli Kulesi ile aynı dönemde yapılmış. Küçük kardeş de deniyor. Garisenda, eskiden 60 metre uzunluğundaymış ama altındaki toprak kayıp tehlikeli şekilde eğilince tepesinden 12 metresini kesmişler. Bologna Üniversitesinde okumuş olan Dante’nin İlahi Komedya’sında da Garisenda’nın eğikliğiyle ilgili bir bölüm bulunuyor.
Bologna’nın merkezi diyebileceğimiz Piazza Maggiore, birçok önemli yapıya ev sahipliği yapıyor. Bugünkü görünümüne 15 yüzyılda kavuşan meydandaki yapıları aşağıda ayrı başlıklarla anlatmaya başlayalım.
Yazının başında Bologna’yı anlattığım paragrafta, Bologna’nın sırları olduğundan bahsetmiştim. Maggiore Meydanı’na geldiğinizde ilk gözünüze çarpacak olan Neptün Çeşmesi bu sırlardan birincisi. Heykeltraş Giambologna tarafından yapılan Neptün Çeşmesi’nin yapımı 1667 yılında tamamlanıyor. Papa’nın isteği üzerine yapılan Neptün Çeşmesi’nin yapımı sırasında Papa, heykelin uzuvları konusunda Giambologna’nın işine burnunu çok sokuyor. Buna sinirlenen Giambologna, sanatçı kişiliğini konuşturup Papa için heykel üzerinde küçük bir değişiklik yapıyor. Heykelin sağ arka tarafından (Biblioteca Salaborsa tarafı) baktığınızda bu değişikliği kolaylıkla fark edeceksiniz. Hemen aşağıya da sağ arka tarafından çektiğim fotoğrafını koyuyorum.
Piazza Maggiore’de, Neptün Çeşmesi’nin batısında bulunan Salaborsa Kütüphanesi; içinizde şurada oturup bir şeyler çalışayım hissi uyandıran tarihi bir yapı. Aslında kütüphane 2001 yılında açılmış ama tarihi Salaborsa binası uzun yıllar başka amaçlarla da kullanılmış. Kütüphaneye girdiğinizde yere bakarsanız Bononia Antik Şehri’nin kalıntılarını göreceksiniz. Burada ayrıca Roma kalıntılarından önceye ait Etrüsk kalıntıları da bulunmakta. Yani Biblioteca Salaborsa’da bir antik şehrin üstünde ders çalışıp, kitap okuyabiliyorsunuz. Kütüphaneyi akşam 8’e kadar ziyaret edebilirsiniz.
Piazza Maggiore’deki en dikkat çeken yapısı olan San Petronio Bazilikası; 258.000 m³ hacmiyle Avrupa’nın en büyük altıncı dini yapısı ve dünyanın en büyük tuğla Gotik kilisesi olma özelliğine sahip. İçine girdiğinizde de ne kadar heybetli bir yapı olduğunu daha iyi anlıyorsunuz. Dış cephesine dikkatli baktığınızda tamamlanmamış olduğunu fark edeceksiniz. Bunun sebebi ise ilk başta dünyanın en büyük kilisesini yapmak planlanmış ancak Vatikan bunu öğrenince Roma’da Vatikan’ın içinde bulunan San Pietro’dan daha büyük kilise olamaz diyerek önlerini kesmiş. Ön cephenin mermer kaplaması da bu sepele yarım kalmış. Bazilikaya giriş ücretsiz.
Bologna’daki sırlardan bir diğerine ev sahipliği yapan Palazzo del Podestà, San Petronio Bazilikası’nın hemen karşısında bulunuyor. 1200’lü yıllarda Podesta’nın (Geç Orta Çağ’da, Orta ve Kuzey İtalya şehirlerinin hükümetindeki en yüksek sivil makamın sahibine verilen isim) merkezi olarak inşa edilen yapının üst katında büyük bir salon, alt katında ise dükkanlar bulunuyor. Alt kattaki pasaj kısmının ortasında, çapraz köşelerde, birbirine sırtını dönmüş duvara doğru fısıldayan insanlar göreceksiniz. Görmezseniz de o kişiler siz olacaksınız çünkü buranın inşasındaki mühendislik sayesinde duvarın bir ucundan konuştuğunuzda karşı taraftaki kişi sizi çok net bir şekilde duyabiliyor. Yayınladığımda yazının başında göreceğiniz YouTube videomdan da bunu izleyebilirsiniz. Bologna’nın bu sırrını denemeyi ve Palazzo del Podesta’yı ziyaret etmeyi unutmayın.
Palazzo d’Accursio, ismini Bologna Üniversitesinin ünlü Hukuk Profesörü Accursio’dan alıyor. 1336’dan beri belediye binası olarak hizmet veren binanın Neptün Çeşmesi’ne bakan cephesinde, beyaz mermer plaka üzerinde o zamanlarda kullanılan Bolognese Foot gibi ölçü birimlerini gösteren çizgiler var. Ayrıca şu an kullandığımız miladi takvimin bir diğer ismi Gregoryan takvimdir. Bu takvim Bolognalı Papa 13. Gregory tarafından yaptırılmıştır ve duvarda da heykeli bulunuyor. Heykelin altından geçerek avluya ulaşılıyorsunuz. Hemen sağ çaprazda at arabaları üst kata çıkabilsin diye son derece alçak basamaklı Bramente merdiveni bulunuyor. Bu merdivenlerden çıkarak Piazza Maggiore’yi yukarıdan görebileceğiniz bir koridora ve belediye binasının salonlarına ulaşıyorsunuz. Bu salonları gezebilirsiniz. Ayrıca belediye binasının salonlarından Sala del Consiglio Comunale’de hala belediye meclisi toplanıyor.
Via dell’Indipendenza; Bologna Centrale’den Piazza Maggiore’ye kadar uzanan Bologna’nın ana caddesi. Sağlı sollu mağazaların, dükkanların ve küçük restoran-barların olduğu bu caddede; revakların altında bir yürüyüş yapmayı unutmayın.
Bologna’nın sırlarından diğeri La Piccola Venezia’yı Instagram’da görmüş olma ihtimaliniz çok yüksek. Çünkü herkes burayı paylaşıyor. Herkesin paylaştığına kanmayın gittiğinizde ‘’Bu muymuş?’’ diyeceksiniz. Via dell’Indipenza’dan bir iki sokak içeri girdiğinizde duvarda, üstünde kilitler olan bir pencere karşınıza çıkacak ve bu pencereden baktığınızda şehrin içinde kalan son kanalı göreceksiniz. Bu sebeple buraya Küçük Venedik demişler. Çok bir özelliği olmasa da fotoğraf çekmek için güzel bir nokta.
Canton de’ Fiori aslında bir kafe ama burada Bologna’nın sırlarından bir diğeri bulunuyor. Kafenin önüne geldiğinizde yerde ve revağın tavanında Latince panis vita, canabis protectio, vinum laetitia yazdığını göreceksiniz. Bunların Türkçe anlamları ise ekmek hayattır, kenevir korur, şarap keyiflidir. Burada bahsedilen canabis ise tekstilde hammadde olarak kullanılan kenevir.
Quadrilatero bölgesi, Bologna’nın en güzel yerlerinden biri. Yazının başında Bologna’nın ve Emilia Romagna bölgesinin gastronomi açısından ne kadar ünlü olduğundan bahsetmiştim. Piazza Maggiore’nin hemen yanından başlayan Quadrilatero, çok sayıda restorana, bara ve kafeye ev sahipliği yapıyor. Özellikle akşam saatlerinde burası oldukça hareketli oluyor. Çoğu barda üniversite öğrencilerinin keyifli zaman geçirip bir şeyler içtiğini ve restoranların oldukça dolu olduğunu göreceksiniz. Bologna Yemek ve Restoran Önerileri yazımda da burada bulunan iki yerden bahsettim. Bu yazımdan sonra onu da okumayı unutmayın. Özellikle Bologna’da şarap eşliğinde kurutulmuş et ve peynir oldukça çok tüketilir. Quadrilatero, bu lezzetleri denemek için en iyi yerlerden biri.
İtalya’daki özellikle tarihi üniversiteler, Türkiye’deki gibi tek bir kampüste olmayıp şehre dağılmış şekilde oluyor. Biblioteca Comunale dell’Archiginnasio, şehrin farklı noktalarındaki Bologna Üniversitesinin bölümlerini bir araya toplamak için yapılmış. Konumuna bakarsanız hemen San Petronio Bazilikası’nın güneyinde bulunuyor. Bu konumun seçilmesinin sebebi ise San Petronio Bazilikası’nı anlatırken bahsettiğim gibi Vatikan’ın San Petronio Bazilikası’nın en büyük dini yapı olmasını engellemek istemesi. 16. yüzyıldan kalma yapıda kütüphane ve anatomi tiyatrosu bulunuyor. Duvarlarında ise oldukça süslü boyamalar var. Her iki katın duvarlarını kaplayan renkli motifler aslında burada öğrenim görmüş öğrencilerin isimleri ve ailelerinin armaları. Avlu ve katlar 9.00-19.00 arasında ücretsiz gezilebiliyor.
Yine çok bilinmeyen bir bilgi ve Bologna’nın bir sırrını öğreneceksiniz. Rönesansın en önemli sanatçılarından olan Michelangelo, Floransa ve Roma ile özdeşleşmiş olsa da bir dönem Bologna’da yaşamış ve San Domenico Bazilikası’nda üç eseri bulunuyor. Bunlar Saint Petronius, Saint Proclus ve Fener Tutan Melek heykelleri. Heykelleri bulmak için biraz uğraşmış olsam da içeriye girdikten sonra orta kısımda sağdaki bölümde bulunuyor.
Bologna’nın bilinmeyen sırlarından devam edelim. Burayı Google’a yazdığınızda karşınıza bir mobilya dükkânı çıkacak. ‘’Cem mobilyacı mı gezeceğiz ne alaka?’’ dediğinizi duyar gibiyim. Ama buranın alt katında bir Antik Roma Yolu bulunuyor. İtalya’da olunca bir mobilyacının alt katında bile karşınıza böyle şaşırtıcı detaylar çıkabiliyor. İçeri girip Antik Roma Yolunu görmek için gelmiştik derseniz yardımcı oluyorlar.
Bologna’nın son sırrına geldik. Korta Izolo’da bulunan bu ahşap portigonun (revak) tavanına saplanmış üç tane ok bulunuyor. Bu oklardan ben sadece birini görebildim. Yayınladığım zaman yazının başında olacak olan YouTube videomda gördüğüm okun tam konumunu gösterdim. Bu oklar hakkında internette farklı birkaç hikaye bulunuyor. Rivayete göre burada yaşayan bir adama suikast için gelen okçular camda çıplak bir kadın görünce dikkatleri dağılıyor ve attıkları oklar ahşap portigoya saplanıyor. Bazı hikayelerde işin içine aldatma falan da eklenmiş ama hangi hikaye en doğrusu ben de bilmiyorum.
Benim gibi Formula 1 ve Ferrari tutkunlarına Bologna’ya gittiklerinde kesinlikle uğramaları gereken bir yer önerisiyle geldim. Maranello’daki Ferrari Müzesi gerçekten muhteşemdi. İçeride Ferrari’nin şampiyon olan Formula 1 arabaları, pilotların eşyaları, F40, F50, GTO, LaFerrai, Enzo, FXX, SF90 ve daha birçok efsaneyi görebiliyorsunuz. Marenello, Bologna’da olmasa da oldukça yakın. Bologna’dan Modena’ya trenle geçip sonra müzenin servisine binerek ulaşımınızı sağlayabilirsiniz. Müzenin giriş ücreti tam 22€, öğrenci 18€. Ayrıca Modena’da da Enzo Ferrari Müzesi bulunuyor ve orada da çok sayıda araç sergileniyor. İki müzeyi de ziyaret edebileceğiniz kombine bilet 38€. Eğer bir müzeye gidecekseniz tercihinizin Maranello’daki müze olmasını tavsiye ederim. Buraya tıklayarak biletinizi alabilirsiniz. Ayrıca Maranello’da Ferrari sürmek isterseniz buraya tıklayarak yerinizi ayırtabilirsiniz. Müzeyi anlattığım YouTube videomu da izlemeyi unutmayın.
Ferrari Müzesi videomu izlemeyi ve kanala abone olmayı unutmayın
Aşağıdaki farklı türdeki biletlerden istediğinizi dünyanın en güvenilir bilet satış sitelerinden biri olan GetYourGuide üzerinden alabilirsiniz
Bologna konaklama açısından Roma ve Floransa gibi büyük şehirlere kıyasla daha uygun fiyatlı ve kolay yer bulabileceğiniz bir şehir. Ben ilk gidişimde Airbnb’de konaklamıştım ama şu an o ev kiralanmadığı için linkini koyamıyorum, ikinci gidişimde de bir tanıdığımda konaklamıştım. Aşağıdaki haritadan booking.com üzerinden otelleri inceleyip rezervasyon yapabilirsiniz. Gecesi de oldukça güzel bir şehir olduğu için merkezde bir otelde kalmanız sizin için çok daha keyifli olacaktır.
Aşağıdaki harita üzerinden booking.com’daki otellere bakıp rezervasyon yapabilirsiniz
Bu başlığı ayrı bir yazıda anlattım. Aşağıdaki yeşil başlığa tıklayarak yazıya ulaşabilirsiniz.
Bologna çok büyük olmayan ve gezilecek yerleri birbirine yakın bir şehir. Bu sebeple Ferrari Müzesi’ni ayrı tutarak sabahtan akşama bir tam günde Bologna’yı gezebilirsiniz. Benim sizlere tavsiyem Bologna’ya iki gün ayırıp rahat rahat gezmeniz.
Ben Bologna’ya hep kışın gittim. İlk gidişim Şubat 2020, ikinci gidişim Ocak 2023’tü. Revaklar tüm şehri kapladığı için Bologna dört mevsim rahatlıkla geziliyor. Benim sizlere birinci tavsiyem bahar aylarını tercih etmeniz ancak kışın da çok soğuk olmazsa rahatlıkla gezebiliyorsunuz. Yazın biraz sıcağın zorlayabileceğini tahmin etsem de revaklar sayesinde tüm şehri gölgede gezebiliyorsunuz.
Bu başlığı ayrı bir yazıda anlattım. Aşağıdaki yeşil başlığa tıklayarak yazıya ulaşabilirsiniz.