Başlıklar
Yazan: Cem SERT/
YouTube videomuzu izlemeyi ve kanala abone olmayı unutmayın
Modanın başkenti diyebileceğimiz Milano; zengin tarihi, turistik noktaları ve lezzetli yemekleriyle seyahat severlerin İtalya denilince ilk aklına noktaların başında geliyor. Üç kez ziyaret etme şansı bulduğum Milano, gerek kendisi gerek de çevresindeki gezilecek yerlerle herkesin isteğine göre farklı seyahatler vaat eden bir şehir. Sanata ilgiliyseniz müzeleri, modayla ilgileniyorsanız dünyaca ünlü moda markaları, doğa tatili seviyorsanız yarım saat mesafedeki muhteşem dağları ve gölleri ile herkese uygun bir seyahat noktası diyebiliriz.
Ancak Milano, ne kadar sevdiğim bir şehir olsa da bu yazıyı yazdığım tarih itibariyle İtalya’da yaşamaya yeni başlamış ve 36 şehir gezmiş biri olarak tam anlamıyla İtalya’yı yansıttığını söyleyemeyeceğim. Bunun başlıca sebebi İtalya’nın kuzeyi ve güneyi arasındaki şehir ve insan farklılığı. Benim için İtalya daha güneşli, rahat ve mutlu insanların yaşadığı, otobüsün zamanında gelmesine sevineceğiniz bir ülke. Ancak Milano daha çok beyaz yakalıların hayat telaşına tanıklık ettiğiniz, finans ve moda sektörünün lokomotif olduğu, İtalya’nın en düzenli toplu taşımasına sahip ve konumu itibariyle kışları biraz soğuk bir şehir. Dediğim gibi Milano’yu ne kadar seviyor olsam da çoğumuzun zihnindeki İtalya’yı tam anlamıyla yansıtmayan bir şehir. Şimdi bu şehri keşfetmeye başlayalım.

Milano’ya Nasıl Gidilir
Milano Türkiye’den ulaşım açısından seçeneklerin fazla olduğu şehirlerden biri. Milano’nun en işlek iki meydanı olan Malpensa ve Bergamo’ya çok sayıda uçuş bulunuyor. İstanbul Havalimanı’ndan Türk Hava Yolları’yla, Sabiha Gökçen Havalimanı’ndan Pegasus ve AJet’le, İzmir Adnan Menderes Havalimanı ve yaz döneminde Antalya Havalimanı’ndan SunExpress ile Milano’ya uçabilirsiniz.
Milano Havalimanları ve Şehir Merkezi Arası Ulaşım
Bu konuyu Bergamo ve Malpensa Havalimanları özelinde ayrı ayrı ele aldım. Aşağıdaki başlıklara tıklayarak yazılara ulaşabilirsiniz.

Milano Gezilecek Yerler
Milano Katedrali (Duomo di Milano)
Milano’nun bence en etkileyici yapısı olan Milano Katedrali, şehrin merkezinde bulunuyor. Yapımına 1386 yılında başlanmış ve 1965 yılına kadar inşası devam etmiş. Bu günkü görünümüne Leonardo da Vinci gibi sayısız ustanın emeğiyle tamamlanan uzun bir süreç sonunda kavuşmuş. Avrupa’nın da en büyük dördüncü katedralidir. Yapım sırasında kullanılan mermerler, katedrali diğer gotik eserlerden ayıran özel bir parlaklık ve zarafet katmıştır. Milano’nun göbeğinde yükselen bu yapı, İtalya’daki birçok dini yapının aksine, hem gotik hem de neoklasik özellikler taşır ve bu sayede ziyaretçilerine tarih boyunca değişen mimari akımların izlerini görme fırsatı sunar.


Katedrali özel kılan bir diğer özelliği de heykellerdir. Dış cephesine dikkatli baktığınızda çok sayıda heykel göreceksiniz. 135 kule ve 3600’den fazla heykel bulunan dış cephenin en dikkat çeken kısmı ise Duomo’nun tepesinde yükselen ve katedralin simgesi haline gelmiş olan, Meryem Ana’nın altın heykelidir. İtalyancada “Madonnina” olarak adlandırılan bu heykel, ziyaretçilerin şehre yüksekten bakabileceği bir noktada yer alıyor.

Katedralin içi ise Orta Çağ sanatının inceliklerini gösteren vitraylı camlar, gotik tarzdaki oymalar ve devasa sütunlarla ziyaretçilerini kendine hayran bırakıyor. Katedralin içindeki vitray pencereler, dini sahnelerin anlatıldığı renkli ve detaylı kompozisyonlarla süslenmiş. Bu vitraylar, ziyaretçilere Orta Çağ sanatının inceliklerini gözler önüne serer. Duomo’nun içinde ayrıca, Milano Başpiskoposu San Carlo Borromeo’nun mezarının bulunduğu bir alan ve çeşitli dini eserlerin sergilendiği birçok küçük şapel yer alır.

Katedralin en çok ziyaret edilen noktası ise terası. Merdivenlerle veya asansörle çıkılabilen bu teraslar, ziyaretçilerine Milano şehrinin muhteşem manzaralarını sunuyor. Buradan, katedralin detaylarını daha yakından inceleyebilir ve şehre yüksek bir noktadan bakarak etkileyici bir Milano manzarasının keyfini çıkarabilirsiniz. Teraslar, aynı zamanda fotoğraf tutkunları için de vazgeçilmez bir nokta çünkü Milano’nun silueti ile birleşen gotik detaylar, unutulmaz kareler yakalamanızı sağlıyor. Ayrıca Katedralin kapısındaki heykellere dokunmanın iyi şans getirdiğine inanılıyor.


Katedrale giriş ve teraslara çıkış ise ayrı ücretlendiriliyor. Sadece Duomo’ya giriş bileti 10€. Duomo’ya giriş ve terasa çıkış ise 25€. Buraya tıklayarak Duomo di Milano’ya giriş biletinizi, buraya tıklayarak hem Duomo’ya giriş hem terasa çıkış kombine biletinizi alabilirsiniz.
Aşağıdaki kısımlardan dünyanın en güvenilir bilet satış sitelerinden GetYourGuide ile Duomo Di Milano biletlerinizi alabilirsiniz
Galleria Vittorio Emanuele II
Duomo di Milano’nun hemen yanında bulunan Galeria Vittorio Emanuele II, dünyanın en eski alışveriş merkezlerinden biri. Piazza del Duomo’da (Duomo Meydanı) Milano Katedrali’nden sonra en çok dikkatinizi çekecek yapıdır. İsmini İtalya’nın ilk kralı olan Vittorio Emanuele II’den alan galeri, 19. yüzyıl mimarisinin en çarpıcı örneklerinden biri. Galleria’nın inşası, 1865 yılında başlamış ve 1877 yılında tamamlanmış. Bu yapı, sadece alışveriş için değil, aynı zamanda şehrin en göz alıcı turistik ve kültürel merkezlerinden biri olarak hizmet vermekte. Gotik ve neoklasik tarzları bir araya getiren görkemli mimarisiyle dikkat çeken galeri, Milano’ya gelen turistler ve şehir sakinleri için adeta bir buluşma noktasıdır.


Galleria Vittorio Emanuele II’nin en belirgin özelliklerinden biri, cam ve demirden yapılmış devasa kubbesi. Bu kubbe, galerinin merkezinde görkemli bir şekilde yükselir ve iç mekâna doğal ışık sağlarken, mekânın genişliğini ve ihtişamını daha da vurgular. Galeria’nın ortasına geldiğinizde bir kalabalık ve kalabalığın ortasında dönen birini göreceksiniz. Bunun sebebi yerde bulunan boğa mozaiği. Boğanın testisleri üzerinde dilek tutarak üç tur dönemin iyi şans getirdiğine inanılıyor. Buraya gitmişken bu ritüeli yapmayı unutmayın.


Alışveriş tutkunları için Galleria Vittorio Emanuele II, lüks markaların ve ünlü moda evlerinin mağazalarına ev sahipliği yapmasıyla dikkat çekiyor. Prada, Gucci, Louis Vuitton, Armani gibi dünyaca ünlü markaların mağazaları galerinin içinde bulunuyor. Galeria lüks restoranlara da ev sahipliği yapıyor. Burada hiç yemek yememiş, bu sebeple Milano Yemek ve Restoran Önerileri yazımda buradaki restoranlara yer vermemiş olsam da bu atmosferi deneyimlemek isteyenler için güzel restoranlar bulunmakta. Fiyatlar ise İtalya ortalamalarının üzerinde. Zaten Milano da genel olarak İtalya’ya göre pahalı bir şehir. Ancak menülere hızlıca göz gezdirirken bazı restoranlardaki fiyatların o zaman için Türkiye’den çok da farklı olmadığını hatırlıyorum. Buranın hemen arka sokağında ise bir panzerottici ve tatlıcı önerime Milano Yemek ve Restoran Önerileri yazımdan ulaşabilirsiniz.



Sforzesco Şatosu (Castello Sforzesco)
Castello Sforzesco, Milano’nun kalbinde yer alan ve 15. yüzyılda Milano Dükü Francesco Sforza tarafından inşa ettirilen ikonik bir kale. Rönesans mimarisini yansıtan bu yapının içinde çeşitli müzeler, sergiler ve Michelangelo’nun son eseri olan Pietà Rondanini gibi önemli sanat eserleri bulunuyor. Leonardo da Vinci ve Bramante gibi ünlü sanatçılar da kaleye katkıda bulunmuş, fresklerle süslemiştir. Kale çevresindeki Parco Sempione, şehir halkı ve ziyaretçiler için huzurlu bir dinlenme alanı sunuyor. Castello Sforzesco, Milano’nun tarihi, sanatı ve kültürünü keşfetmek isteyenler için eşsiz bir durak.



Sempione Parkı
Parco Sempione, Milano’nun merkezinde, Castello Sforzesco’nun hemen arkasında yer alan geniş ve huzurlu bir park. 47 hektarlık bu alan, 1893 yılında kurulmuş olup Milano’nun en büyük yeşil alanlarından biri. Park; zengin bitki örtüsü, yürüyüş yolları, göletleri ve geniş çimenlik alanları ile şehrin yoğun temposundan kaçmak isteyenler için ideal bir kaçış noktası. Parco Sempione’deki ünlü Napolyon Zafer Takı (Arco della Pace), tarihi atmosferi ve zarif mimarisi ile dikkat çekiyor. Ayrıca park içinde yürüyüş yapabilir, spor yapabilir veya gölet çevresinde dinlenebilirsiniz. Bu da parkı hem yerel halk hem de turistler arasında popüler hale getiriyor.

Arco della Pace
Arco della Pace, Sempione Parkı’nın girişinde bulunan bir zafer takı. 19. yüzyılda Napolyon’un Milano’ya olan etkisini kutlamak amacıyla inşa edilmeye başlanan bu anıt, Napolyon’un düşüşünden sonra tamamlanarak barışı simgeleyen bir yapıya dönüştürülmüş. 1838 yılında Avusturya İmparatoru Ferdinand tarafından açılışı yapılan Arco della Pace, şehrin tarihi ve kültürel mirasının önemli bir parçası. Üzerindeki bronz heykeller, barışı ve zaferi temsil ederken, ana kapıda yer alan detaylar dönemin sanat anlayışını yansıtır.

Basilica di Santa Maria delle Grazie
Santa Maria delle Grazie Bazilikası, Milano’daki en önemli dini yapılardan biri. Bu önemin sebebi ise dünyanın en ünlü fresklerinden birinin burada bulunuyor olması. Eminim hepinizin en az bir kere gördüğü Leonardo Da Vinci’nin Son Akşam Yemeği freski Santa Maria Delle Grazie’nin yemekhanesinin duvarında bulunuyor.


Freski anlatmak gerekirse Leonardo da Vinci’nin Son Akşam Yemeği freski, sadece bir sanat eseri olmayıp, aynı zamanda derin bir hikâye anlatır. Freskte, İsa’nın havarilerine içlerinden birinin kendisine ihanet edeceğini açıkladığı an tasvir edilir. Da Vinci, bu dramatik sahneyi, her bir havarinin yüz ifadesi ve beden diliyle yoğun bir duygusal kaos içinde betimlemiştir. Havariler gruplar halinde düzenlenmiş ve her grup farklı bir duygu yansıtmaktadır: Şok, öfke, sorgulama ve korku.

Da Vinci’nin freskinde Yahuda, geleneksel Orta Çağ resimlerinde olduğu gibi masanın diğer tarafında değil, diğer havarilerle aynı sırada oturur. Bu cesur tercih, Yahuda’nın ihanetiyle ilgili gerilimi artırır. Elindeki para kesesi, ihaneti simgelerken, gölgede kalışı onu diğerlerinden ayırır.

Da Vinci, freskin merkezine İsa’yı yerleştirirken, onu bir üçgen şeklinde betimlemiştir. Bu, Hristiyanlıkta kutsal üçlemeye bir gönderme olup, İsa’yı resmin sarsılmaz merkezi yapar. Masanın üzerindeki detaylar da dikkat çekicidir: İsa’nın ekmeğe uzanan eli, Hristiyanlıkta ekmeğin kutsal anlamını vurgularken, bir havarinin elindeki bıçak, İsa’nın kaderine işaret eder.

Leonardo, geleneksel fresk teknikleri yerine kendi deneysel yöntemlerini kullanmış, ancak bu yenilikçi yaklaşım eserin hızla bozulmasına neden olmuştur. Bugün gördüğümüz hali, yıllar süren titiz restorasyonların sonucudur. Buna rağmen, Son Akşam Yemeği, dramatik kompozisyonu, perspektif kullanımı ve derin anlatımıyla sanat tarihinin en büyük başyapıtlarından biri olmaya devam ediyor.
Santa Maria Delle Grazie’ye giriş ücretsiz olsa da Son Akşam Yemeği’nin bulunduğu yemekhane alanının girişi ayrı ve ücretli. Tam bilet 15€, öğrenci bileti ise 2€. Ancak biletler aylar öncesinden tükeniyor. Milano ziyaretinizde bu şaheseri kesinlikle görmek istiyorsanız elinizi çabuk tutun. Geç kaldıysanız da buraya tıklayarak rehberli turlardan bilet alabilirsiniz ancak fiyatları tahmin edebileceğiniz üzere daha yüksek.
Navigli
Navigli, Milano’nun en keyifli noktalarından biri. Adını, Leonardo da Vinci’nin geliştirdiği su kanalları sisteminden alan Navigli; tarihi boyunca şehrin ticaret ve ulaşım merkezi olmuş. Günümüzde ise kanal çevresindeki restoranlar ve barlarla Milano’nun en hareketli ve canlı noktalarından biri. Milano’ya yolunuz düştüğünde kesinlikle uğramanız ve bir içki ya da kahve içmeniz gereken noktalardan biri. Ayrıca Roma Yemek ve Restoran Önerileri yazımda burada herhangi bir yer önermemiş olsam da ne olduğunu anlattığım aperitivo yapabileceğiniz restoranlar burada da bulunuyor.



San Siro Stadı
Futbola az da olsa ilginiz varsa ‘’Say l*n efsane Milan kadrosunu’’ lafına denk gelmişsinizdir. Milano’ya gelmişken AC Milan ve Inter Milan’ın ortak kullandığı San Siro stadını da rotanıza ekleyebilirsiniz. İtalya’nın en büyük stadyumu olan San Siro, 80.000 kişilik kapasitesiyle Avrupa’nın en ikonik futbol mekânlarından biri. 1926 yılında açılan stadyum, başlangıçta yalnızca AC Milan’a hizmet etmek için inşa edilmişti. Ancak 1947 yılında Inter Milan da burayı evi olarak kullanmaya başladı.
Buraya tıklayarak stattaki müzeyi, soyunma odalarını, sahayı ve tribünleri gezebileceğiniz tur biletinizi satın alabilirsiniz.

Piazza della Scala
Piazza della Scala, Galeria’nın hemen arkasında bulunan ve ismini La Scala Opera Binası’ndan alan tarihi bir meydandır. Meydanın ortasında Leonardo Da Vinci’nin heykeli bulunuyor. bu heykel, İtalya’nın sanat ve bilim tarihindeki yerini sembolize eder.
Teatro alla Scala, 1778 yılında açılmış ve o günden bu yana opera dünyasının en prestijli merkezlerinden biri olmuş. Giuseppe Verdi, Puccini ve Rossini gibi büyük bestecilerin eserleri ilk kez burada sahnelenmiş. Mimarisi sade olsa da iç mekânı zarif detaylarla bezenmiş ve akustiğiyle ünlü. Sadece İtalya değil tüm dünyadan birçok ünlü sanatçının performanslarını sergilediği opera evinin kadrosunda bir zamanlar ünlü Türk Opera Sanatçısı Leyla Gencer de yer almış. Binada ayrıca Othello, Madame Butterfly gibi çok ünlü eserlerin prömiyerleri gerçekleştirilmiş. Opera binasına giriş ücreti ise 15€. Buraya tıklayarak giriş biletinizi alabilirsiniz.


Brera
Alfa Romeo’nun ikonik modellerinden birine de ismi verilen Brera, Milano’ya gittiğinizde sokaklarında yürümeniz gereken bölgelerden biri. Tarihi sokakları, zarif binaları, şık butikleri ve atmosferik kafeleri ile Brera, şehrin ruhunu hissetmek isteyenler için ideal bir yer. Bölge, Milano’nun kültürel kalbi olarak kabul edilir ve bohem havasıyla hem yerel halkı hem de turistleri kendine çeker. Brera sokaklarında yürürken antikacılar, sanat galerileri ve tasarım stüdyoları arasında keyifli bir keşif yapabilirsiniz. Ayrıca bu bölgede çok sayıda iyi restoran bulunuyor.
Pinacoteca di Brera, bu semtin en önemli kültürel yapılarından biri. İtalya’nın en prestijli sanat müzelerinden biri olan Pinacoteca, Rönesans ve Barok dönemlerine ait birçok başyapıtı barındırır. Raphael’in ünlü “Evlilik” tablosu, Caravaggio’nun eserleri ve Veronese’nin freskleri gibi sanat dünyasının en değerli eserleri burada sergilenir. Müzeye giriş ise 15€. Müzeyi rehberli tur ile gezmek isterseniz buraya tıklayarak yerinizi ayırtabilirsiniz.


L.O.V.E. - Libertà, Odio, Vendetta, Eternità (Il Dito)
Maurizio Cattelan tarafından tasarlanmış ve 2010 yılında Piazza degli Affari’de sergilenmeye başlan Milano’nun ünlü heykellerinden birini görüyorsunuz. Adını “Özgürlük, Nefret, İntikam, Sonsuzluk” anlamına gelen dört İtalyanca kelimenin baş harflerinden alan eser, bir elin yükseltilmiş orta parmağını gösterir ve çevresindeki bankacılık dünyasına yönelik bir hiciv olarak yorumlanır. 12 metre yüksekliğindeki beyaz mermer heykel, özellikle finansal kriz döneminde sembolik bir anlam kazanmış ve tartışmalara yol açmıştır.

Santuario di San Bernardino alle Ossa
Santuario di San Bernardino alle Ossa, dünyada görebileceğiniz en farklı şapellerden biri. Bunu mimarisine değil, iç tasarımına borçluyuz. İçeri girdiğinizde ilk başta normal bir kilise-şapel göreceksiniz. Ancak içeride bulunan bir bölümün tamamı insan kemikleriyle dekore edilmiş. Bu sıra dışı dekorasyon, hem manevi hem de sanatsal bir anlam taşımakta. Şapelde sergilenen kemikler, Orta Çağ’da yanındaki mezarlıktaki ölülerden toplanmıştır ve ölümlülüğün bir hatırlatıcısı olarak düzenlenmiştir. Gotik ve barok tarzlarını birleştiren bu şapel, hem ürpertici hem de büyüleyici bir atmosfer sunuyor.

Via Torino
Via Torino, Milano’nun merkezinde bulunan hareketli alışveriş caddelerinden biri. Duomo Meydanı’ndan başlayarak Navigli’ye yürürseniz bu caddeyi de görmüş olursunuz. Via Torino, tarihi yapıları ve modern mağazaları bir araya getiren benzersiz bir atmosfere sahip. Cadde boyunca hem uluslararası zincir mağazaları hem de İtalya’ya özgü butik mağazaları bulabilirsiniz. Özellikle gençler ve moda tutkunları için popüler bir destinasyon.


Milano’da Konaklama
Milano, uygun konaklama açısından ne zor ne de kolay diyebileceğimiz bir şehir. Yaz döneminde otel fiyatları artıp yoğunluk olsa da kışın yer bulmak kolay diyebiliriz. Şehri çok dışında konaklamadığınız sürece de Milano’nun düzenli toplu taşıması sayesinde kolayca istediğiniz yere ulaşabiliyorsunuz.
Milano’ya üç gidişimden sadece birinde otelde konakladım. Onda da Hotel Gambara’da kalmıştım. Ocak 2023’te ortak tuvaletli, oda içinde duş ve lavabolu oda için gecelik 60€ ödemiştim. Metroya yakın olduğu için de şehir merkezine ulaşım aşırı rahattı. Buraya tıklayarak booking.com üzerinden oteli inceleyebilir ve rezervasyon yapabilirsiniz.
Milano Toplu Taşıma Rehberi / Bilet Fiyatları
Bu konuyu ayrı bir yazıda anlattım. Aşağıdaki yeşil başlığa tıklayarak yazıya ulaşabilirsiniz.

Milano Kaç Günde Gezilir
Bu sorunun cevabına biraz şaşırabilirsiniz çünkü Milano 1 güde gezilebilen bir şehir. Yazının başındaki YouTube videomu izlerseniz biz bir günde neredeyse yukarıda bahsettiğim her yeri gezdik. Tabii sabah erken gezmeye başladık ve baya tempolu bir geziydi. Bu sebeple 2 gün ayırmanızı tavsiye ederim ancak programınız sıkışıksa bir gün de ayırabilirsiniz.
Milano’ya Ne Zaman / Hangi Mevsimde Gidilmeli
Ne kadar İtalya denilince aklımıza güzel havalar ve Akdeniz ikilimi gelse de Milano için aynı şeyleri pek de söyleyemeyeceğim. Milano hem İtalya’nın kuzeyinde hem de Alp Dağları’nın yanı başında bulunduğu için İtalya geneline göre soğuk bir şehir. Milano’nun hem yazını hem kışını görmüş biri olarak eğer şansınız varsa Milano’yu öncelikle baharda ve yazın gezmenizi tavsiye ederim. Kışları genelde soğuk ve yağmurlu oluyor. Yazları da belirli dönemlerde hava çok sıcak olsa da Roma’daki gibi delirtecek bir sıcak genelde olmuyor.


Milano Yemek ve Restoran Önerileri
Bu konuyu ayrı bir yazıda anlattım. Aşağıdaki yeşil başlığa tıklayarak yazıya ulaşabilirsiniz.
