İçeriğe geç

Kopenhag Gezi Rehberi / Gezilecek Yerler

Yazan: Arzu SERT/

Danca ‘’Ticaret limanı’’ demek olan Kopenhag, Danimarka’nın başkenti ve en kalabalık şehri. Tarihsel olarak geçmişi çok eskilere dayanan şehir, ilk olarak küçük bir Viking balıkçı köyü olarak kurulmuş. Bugün ise dünyanın en yaşanabilir şehirleri arasında sayılan ve hala geçmişin izlerini taşıyan, tarihi dokusuyla Avrupa’nın en çok tercih edilen turistik destinasyonlarından biri. Arnavut kaldırımlı sokaklarındaki rengarenk evleri, son derece değerli eserlerin sergilendiği müzeleri, kraliyet yaşamına tanık olduğunuz sarayları, yemyeşil parkları, kanalları ve gece hayatıyla bu tercihi sonuna kadar hak ediyor. Mutluluk anketlerinde hep üst sıralarda olan Danimarka’nın başkenti; insanlarının minimalist yaşam tarzı, sadeliği, sakinliği, demokrasi ve insan haklarına bağlılıkları ile bizden oldukça ileride bir yaşam tarzı sürüyorlar.

Kopenhag deyince tüm bu olumlu yanlarından başka herkesin aklına gelen iki şey var: Soğuğu ve pahalılığı. Biz nisan ayında gittiğimiz için çok soğuk değildi. Sıkı giyinip rahatça gezebildik. Pahalılığa gelince ise evet pahalı ama bizim ülkemiz de artık çok pahalı olduğu için daha önceki yıllarda gidenlerin yazdığı gibi arada inanılmaz fiyat farkları kalmamış. İyi bir planlama ile Kopenhag’da da bütçe dostu bir gezi yapabilirsiniz. Biz Kopenhag’ı çok sevdik ve iyi ki geldik dedik. Haydi şimdi bu güzel Nordik şehri gezmeye başlayalım.

Kopenhag Havalimanı-Şehir Merkezi Ulaşım

Kopenhag’da hava limanından şehir merkezine ulaşım seçenekleri için aşağıdaki yeşil başlığa tıklayarak yazımıza ulaşabilirsiniz.

COPENHAGEN CARD (Kopenhag kart)

Kopenhag gezilecek yerleri anlatmaya başlamadan size kısacık Kopenhag Kart’tan söz etmek istiyorum. Aşağıda anlattığım bütün müze ve saraylara giriş ücretli ama Kopenhag Kart alanlara 80’den fazla ziyaret edilecek müze, saray, Tivoli Park, kanal turu ve şehir içi her türlü ulaşım ücretsiz. Bu sebeple diğer birçok turistik şehir kartına göre oldukça avantajlı. Ayrıca bu karta isterseniz 12 yaş altı iki çocuğunuzu da ücretsiz ekleyebiliyorsunuz. Kopenhag Kart hakkında daha detaylı bilgiye ‘’Kopenhag Ulaşım Rehberi’’ yazımızdan ulaşabilirsiniz. 

Aşağıdaki kısımdan Kopenhag Kart satın alabilirsiniz

Powered by GetYourGuide

Kopenhag Gezilecek Yerler

Kopenhag’da gezilecek yerleri kendi gezdiğimiz sırada anlatacağım. Kalacağımız yer; geç check in saati verdiği ve günü de kaybetmek istemediğimizden, merkeze geldiğimiz gibi şehri keşfe başladık. Uçaktan yeni inmişken, elimizde valizlerimizle biraz yorucu oldu ama değdi. Bizim izlediğimiz rotada Kopenhag’ın kuzey bölgesini yürüyerek kolaylıkla gezebilirsiniz. 

Öncelikle şunu söyleyeyim, M2 metrosundan Norreport durağında inip yukarı çıktığımızda Kopenhag’ın ilk gördüğüm manzarası beni büyüledi. Mis gibi güneşli bir hava, harika bir mimari ve çiçek satıcılarıyla dolu rengarenk bir meydan. Eskiden şehrin kömür pazarı olan Kultorvet Meydanı; şimdi güzel kafeler, barlar, sokak yemeği kabinleri, ortada bir çeşme ve çiçekçilerle cıvıl cıvıl bir yer. Özellikle burayı görmeye gitmezdim ama böyle ilk anda karşıma çıkması beni çok mutlu etti. Buradan eski şehir bölgesine ve rastgele sokaklara girip o harika atmosferin tadını çıkarabilirsiniz. 

Rundetaarn (Yuvarlak Kule)

Eski şehir bölgesinde gezerseniz Kultorvet Meydanı’na iki dakika yürüme mesafesinde Yuvarlak Kule’yi ziyaret edebiliriniz.

17. yüzyılda yapılmış olan bu kule, Avrupa’nın en eski gökyüzü gözlem evlerinden biri. O yıllarda Danimarka astronomi çalışmalarında dünyanın en ileri ülkelerinden biriymiş. Günümüzde bilimsel çalışmalar için kullanılmasa da meraklıları için hala teleskoplar bulunuyor ve ekim-mart ayları arasında salı ve çarşamba akşamları 18 – 21 saatleri arasında gözlem için ziyarete açık. Daha çok yukarıdan Kopenhag’ı görmek için ziyaret edilen bu kulenin en bilinen özelliği ise en tepeye tırmanmak için merdiven yerine 7,5 tur dönen spiral bir rampanın olması. Tepede ise Kopenhag şehir manzarasını 360 derece görebileceğiniz bir platform var.

Kuleye giriş ücreti yetişkin 40 DKK, 5-15 yaş arası 10 DKK, Kopenhag Kart sahiplerine ücretsiz.

Bizim hedefimiz çok yakında olan Rosenburg Sarayı idi ve oraya doğru yürüdük. 

Rosenborg Kalesi

Kral IV. Christian tarafından 1600’lü yıllarda yaptırılan bu saray ve bahçesi, 19. yüzyılın ortalarına kadar krallara ev sahipliği yapmış. 1838 yılında ise halkın ziyaretine açılmış ve bugün Avrupa’nın en ihtişamlı müzelerinden biri olarak kabul ediliyor. İçeride gezerken kral ve kraliçenin 400 yıl önce kullandıkları kişisel eşyalarını, odalarını, tahtlarının da bulunduğu davetler verilen şovalyeler salonunu ve salonun duvarlarında paha biçilemeyen duvar halılarını, mücevherlerin ve nesilden nesile aktarılan taçların olduğu hazine dairesini, silah kolleksiyonu ve şarap mahzenini görebilirsiniz. Ayrıca dünyanın en iyi Venedik cam kolleksiyonu da yine sarayda sergileniyor. Bu kadar değerli koleksiyonların olması tabii ki sarayın popülaritesini de arttırıyor. 

Sarayın bahçesi ise Danimarka’nın en eski kraliyet bahçesi. Bahçenin yapımında Avrupa’daki saray bahçeleri örnek alınmış. Kopenhaglılar tarafından çok rağbet gören Kingsgarden, şehrin ortasında huzurlu ve keyifli zaman geçirmek için harika bir yer. İçinde çocuk oyun alanları, kafeler ve botanik bahçesi var. Sarayı gezdikten sonra bu güzel bahçede bir mola verilebilir. 

Saray ziyareti yetişkin 140 DKK, öğrenci 90 DKKCopenhagen Card ile ücretsiz.

Krusemyntegade

Rosenburg Kalesi’nden çıktıktan sonra Nyboder’e giderken yolunuzun üzerindeki bu sokağı da görmelisiniz. Turist kalabalığı olmayan, çok güzel evlerin olduğu şirin bir yer. Güzel fotoğraflar çekebilirsiniz. Ayrıca gitmeden Magstraede, Olufsvej ve Larslejstraede’yi haritanıza işaretlemenizi öneririm. Bu sokaklar da görülmeye değer fotojenik ve keyifli yerler.

Nyboder

Nyboder, ziyaret etmeye ve fotoğraf çekmeye değecek ilginç bir tarihi bölge. Kral IV. Christian tarafından hızla büyüyen Kraliyet Donanması askerlerinin ve ailelerinin barınma ihtiyacını karşılamak için yaptırılmış bir nevi lojman. Evlerin en belirgin özelliği hardal sarısı dış boyası ve kışla gibi uzun olması. Hatta bu renk, Danca’da Nyboder sarısı diye genel bir terim olarak hala kullanılmaktaymış. Yapıldığı zaman burası ayrıcalıklı bir bölgeymiş. Bölgenin özel bir hastanesi, özel okulları ve kendine ait bir polis gücü varmış. Bu kadar ayrıcalığın karşılığında da buradaki erkeklerin 20 yıl askerlik yapması zorunluymuş. 400 yıl sonra hala bu evler Danimarka ordusu, donanması ve hava kuvvetleri mensuplarına ev sahipliği yapıyor. 2006 yılından sonra ise siviller de burada oturabilmeye başlamış.

Kastellet

Nyboder’dan sonra Kastellet’e doğru devam ettik. İki konum birbirine oldukça yakın. Kısa bir yürüyüşten sonra çevresinde yürüdüğünüzü anlıyorsunuz ama kanalı geçip girişini bulmak biraz zor oluyor. Navigasyona Kastellet yazınca da iki kapıdan uzak olana, kalkan kapılıya (Kongeporten) yönlendiriyor. Siz navigasyona Museum of Danish Resistance yazın. Müzenin hemen yanındaki ağaçlık patika yola girip, köprüden geçin. Sonra herkesin kullandığı Norveç Kapısı girişini görüyorsunuz zaten (Norgesporten). Biz etrafında dolanıp girişi ararken yerel halktan biri bize böyle tarif etmişti.

Kastellet, gökyüzünden bakılınca etrafı kanallarla çevrili yıldız gibi görünen bir adacık.

Köşelerinde burçlar bulunuyor ve beşgen şeklinde inşa edilmiş, Kuzey Avrupa’nın en iyi korunmuş kalelerinden biri. Hala da içinde askeri birlik olduğu için iki kapsında da nöbet tutan askerler var. İçeride kışla şeklinde askeri binalar, çok geniş yemyeşil alanlar ve tarihi bir yel değirmeni var. Kopenhag’ın hala çalışır durumdaki bu son yel değirmeni ile güzel fotoğraf kareleri yakalayabilirsiniz. Buraya müthiş huzurlu sakin bir park diyebiliriz. Etrafta bolca yürüyüş ve yoga yapan Danimarkalıları görüyorsunuz. Küçük deniz kızı heykeline çok yakın bir konumdaki Kastellet’e giriş ücretsiz.

St. Alban Kilisesi ve Gefion Çeşmesi

Kastellet’ten çıkınca hemen solda gördüğünüz kilise Danimarka’daki tek Angelikan kilisesi. Dış duvarlarındaki taş dekorlarıyla çok güzel ve dikkat çekici bir mimarisi var. İçeride Türkçe olarak da tarihi hakkında bilgi sayfası var. Biz gittiğimizde ayin olduğu için gezmeden çıkmak zorunda kaldık.

Kilisenin hemen yanındaki Gefion Çeşmesi, İskandinav mitolojisinde Kopenhag’ın üzerinde bulunduğu Sjaelland adasının yaratılışının anlatıldığı bir hikayeyi tasvir ediyor. Tanrıça Gefion, ilahi güçlerle dört oğlunu boğaya çevirmiş ve onlarla sürdüğü toprakları İsveç’ten almıştır. Bu arada dilek tutup havuza para atarsanız Tanrıçanın dileğinizi gerçekleştireceği söyleniyor. Biz oradayken havuzun suları akmıyordu ve boştu, şansımızı deneyemedik.

Küçük Denizkızı Heykeli (Little Mermaid)

Kopenhag’ın simgelerinden olan o meşhur heykel… Andersen masallarından bir karakteri temsil eden, ikonik bronz deniz kızı heykeli. Tamamen bir hayal kırıklığı olduğunu biliyorduk ama buraya kadar gelmişken de herkes gibi görmeden geçmeyelim dedik. Ufacık bir heykel, resmen bir turizm devine dönüşmüş ve Kopenhag’da en çok ziyaret edilen yerlerden biri olmuş. Cruise turlarının ilk durağı ve merkezden kalkan kanal turları da mutlaka uğruyor. Başarılı bir pazarlama taktiği ne diyeyim. Bile bile gittik mi görmeye, gittik.

Vapurla Kanal Turu

Küçük Deniz Kızı Heykeli’nden sonra vapurla kanal turu yapmak için yaklaşık 10 dakikalık yürüme mesafesindeki Nordre Toldbod feribot iskelesine yürüdük. Buradan bindiğimiz vapur, turistik kanal turu yapanlardan olmayıp toplu taşıma hizmeti veren vapurdu. 991 numaralı vapurla büyük kanalda güzel bir tur yaptık. Hava da şansımıza güneşli ve güzeldi. 991 ve 992 numaralı vapurlara Kopenhag Toplu Taşıma Rehberi yazımda bahsettiğim biletlerle ve Copenhagen Card’la binebilirsiniz ama turistik olan ve şehrin içindeki kanallarda gezmek için Nyhavn’dan kalkan turları tercih etmeniz gerekiyor. Bu turlar hakkında bilgi edinmek ve biletinizi almak için buraya tıklayın. Şehrin en turistik noktalarını kanal turu ile görmek için Nyhavn’dan kalkan bu turları tercih etmelisiniz.

Frederik Kilisesi (Mermer Kilise)

Kopenhag’da ikinci günümüze merkez tren istasyonundan Mermer Kilise’ye yürüyerek başladık.

Mermer Kilise olarak da bilinen Frederik Kilisesi’nin neredeyse tamamı mermerden yapılmıştır. Amelianborg Sarayı’na yürürken devasa yeşil kubbesi mutlaka ilginizi çekecektir ki İskandinavya’nın en büyük kubbeli kilisesidir. Yapımı yaklaşık 150 yıl sürmüştür ve 31 metre genişliğindeki kubbe, 12 havariyi temsilen 12 sütunla desteklenmektedir. İçerisi oldukça aydınlık ve sade. Giriş ücretsiz.

Amelianborg Sarayı

Kiliseden sonra çok kısa bir yürüyüş mesafesinde Amelienborg Sarayı’nı göreceksiniz.

Amelianborg Sarayı, aynı meydanda dört ayrı binadan oluşan bir kompleks. Anayasal monarşi ile yönetilen Danimarka’nın kraliyet ailesinin kışlık saray olarak halen kullandığı resmi konutudur. Bu dört bina, zamanında soylu ailelere aitmiş ama kraliyet ailesi tarafından zaman içinde hepsi satın alınmış. Eğer binalardan herhangi birinin üzerinde bayrak görürseniz, bu kraliyet ailesinden birinin orada bulunduğunu belirtiyor. Binalardan biri kraliçenin, biri de veliaht prensin konutu. Diğer ikisi ise misafirlerinin kaldığı konut ve resepsiyonlar için kullandıkları bina. Sarayın bazı bölümleri belirli gün ve saatlerde ziyarete açılıyor. Sarayın içini gezebilirsiniz.

Burada her gün saat 12:00’de yapılan askerlerin nöbet değişim seremonisi ise Kopenhag’a gelen herkesin ilgisini çekiyor ve oldukça kalabalık bir izleyici topluluğu oluyor. Tören başlamadan ve tören sırasında görevli polisler, izleyicilerin konumlarını ayarlayarak herkesin seremoniyi engellemeden izlemesini sağlıyorlar. Polisler o kadar sevimli ve cana yakındılar ki törenden sonra çok güzel sohbet edip hatıra fotoğrafı çektirdik.

Nyhavn

Amelianborg Sarayı’ndan kısa bir yürüyüşle şehrin en popüler noktası Nyhavn’a geldik.

Kopenhag denilince karşınıza çıkan ilk görüntü muhtemelen Nyhavn limanıdır. Burası şehrin kalbinin attığı en ikonik turistik noktalardan biri. Yerel halkın da en çok tercih ettiği, sosyal hayatın en canlı olduğu yer. Kopenhag’ı ziyaret eden herkesin mutlaka geldiği, kartpostal gibi rengarenk evleriyle küçük bir liman bölgesi. Nyhavn, yeni liman demek olsa da tarihi oldukça eski. 1600’lü yıllarda yapılmış ve 1900’lere kadar deniz ulaşımı ve ticareti için kullanılmış. Bugün ise kanal boyunca sıralanmış kafeler ve restoranlarla güzel zaman geçirebileceğiniz cıvıl cıvıl bir yer. Burası İskandinavya’nın en uzun barı olarak anılıyormuş.

Bölge 1600’lü yıllardan bu yana sürekli değişim geçirse de orijinal halini de korumuş. Bazı binaların geçmişi 400 yıl öncesine kadar dayanıyor. Örneğin 1681’de yapılan 9 numaralı mavi bina, hala sapasağlam ve ilk günkü haliyle korunuyor. Binanın dış cephesinde, yapıldığı tarihi görebiliyorsunuz. Kanalda ise birçok tarihi ahşap gemi var. Bazıları müze olarak da gezilebiliyor.

Bizim neslimizin çocukluluğunu süsleyen masalların yazarı Hans Christian Andersen de buradaki 20 numaralı kırmızı binada yaşamış ve en güzel masallarını burada yazmış. Kurşun Asker, Kibritçi Kız, Çirkin Ördek Yavrusu herhalde bu güzel kanala bakarak yazılıp bizim çocukluğumuza kadar geldiler. Kanalın sonundaki Mineankeret, yani çapa anıtı ise hayatını kaybetmiş denizcilere adanmış.

Nyhavn’a gelmişken Kopenhag’ın olmazsa olmazı kanal turlarının da başlangıç noktası burası.

Kopenhag kanallarının, şehrin turistik cazibesindeki yeri oldukça büyük. Pek çok Danimarkalı bile başkentlerini başka bir perspektiften görebilmek için kanal turlarına katılıyor. Şehrin; eski ve yeni birçok simge yapısını, köprüleri ve önemli turistik noktalarını yaklaşık bir saat süren bu turla genel anlamda görmüş oluyorsunuz. Copenhagen Card ile bu turlara ücretsiz olarak katılabilirsiniz. Copenhagen Card’ınız yoksa da Stromma firmasının kanal turuna, dünyanın en güvenilir bilet sitelerinden bir olan GetYourGuide üzerinden buraya tıklayarak alabilirsiniz. Kanal turuna yoğun ilgi olduğu için biletinizi erken almanızı tavsiye ederim. 

Aşağıdaki kısımdan kanal turu biletinizi alabilirsiniz

Powered by GetYourGuide

Kunsthall Charlettenburg (Çağdaş Sanat Merkezi)

Kunsthall Charlettenburg; Nyhavn’ın 9 numaralı en eski evinin tam karşısındaki, kemerli bir kapıdan girdiğiniz kilise görünümünde bir bina. Burası; içinde sergilerin, performansların ve konserlerin düzenlendiği eski bir saray. Mimarisi çok güzel. Modern sanata ilginiz varsa ziyaret edebilirsiniz. Çarşamba günleri giriş ücretsiz. Giriş yetişkin 90 DKK, öğrenci 50 DKK. Kopenhag Card ile ücretsiz.

Kongens Nytorv

Kunsthall Charlettenburg’dan Nynhavn’a doğru değil içerideki kemerlerden bahçenin diğer tarafına doğru yürürseniz, Kongens Nytorv meydanına çıkıyorsunuz. Kongens Nytorv yani Kralın yeni meydanı; eski kentin kalbinde 1907 yılında inşa edilmiş, Arnavut kaldırımlı büyük bir meydan. Ortasında da V.Christian’ın muazzam bir heykeli var. Meydanı çevreleyen tarihi binalardan en dikkat çekeni, dışındaki ve üzerindeki heykeller ve mimarisiyle Kraliyet Tiyatro Binası ve Hotel D’Anglettere.

Meydanın bir köşesindeki Taarnet Pa Kgs. Nytorv isimli, kiosk gibi görünen kafeyi ise küçük bir mola için tavsiye ediyorum. Bir şeyler içip, tarihi atmosferin tadını çıkarmak için çok güzel. Bize güneşin altında çok iyi gelmişti.

Stroget Caddesi

Belediye binasının bulunduğu City Hall’a, şehrin en ünlü caddesi Stroget’den yürüdük. Bu cadde sağlı sollu dünyaca ünlü markaların mağazaları, hediyelik eşya satanlar ve kafelerle dolu. Her zaman renkli ve canlı olan Stroget, Kopenhag gezilecek yerler listenizde mutlaka olmalı. Vitrinlere bakarak yürüyebileceğiniz ya da yol üzerindeki kafelerde oturup gelip geçeni izleyebileceğiniz keyifli bir yer.

Danimarka’ya ait iki ünlü markanın da mağazaları bu cadde üzerinde var. İlki Avrupa’da hemen her yerde şubesi olan Fliying Tiger. Envayi çeşit ıvır zıvırı, Danimarka’nın pahalılığına rağmen burada uygun fiyata bulabilirsiniz.

İkincisi ise LEGO. Legonun doğduğu ülkede de mağazası gezilmeli bence. İçeride ben bile büyülendim, çocukları hiç düşünemiyorum.

Illum AVM

Stroget Caddesinde yürürken Rotada araya bir de AVM girdi. Alışveriş düşünüyorsanız oldukça iyiydi, tavsiye ediyorum ama bizim amacımız bu değildi. Bu AVM’ye girip, 4. Kata çıkıp, teras tabelalarını takip ederseniz sizi güzel bir seyir noktası bekliyor. Biz Rundetaarn’a çıkmadık. Açıkçası döne döne tırmanmayı göze alamadım. Hem de okuduğum bloglarda çok da tavsiye edilmiyordu. Terasta, Stroget caddesinin ve Christianbourg Sarayı’nın manzarası var. Terastaki kafenin ortamı keyifliydi. Asıl önereceğim seyir noktası yazının ilerleyen bölümlerinde.

Belediye Binası ve City Hall

City Hall Square pek çok gösterinin, açık hava konserlerinin ve serginin düzenlendiği şehrin kalbi diyebileceğimiz önemli bir meydan. Haliyle meydandaki en önemli yapı da tarihi Belediye binası.

Kopenhag’ın ana yönetim binası olan bu yapı kamuya açık ve giriş ücretsiz. İçeri girince ilk olarak sağdaki kapıya yönelip Dünya Saati görülmeli. Bizim buraya asıl geliş amacımız buydu. Tasarımı, hesaplamaları ve yapımı 50 yıl süren saat yetenekli bir çilingir olan Jens Olsen’in eseridir. Bu saate yıllarını vermesine rağmen kendisi çalıştığını göremeden ölmüş. Ölümünden 10 yıl sonra onun tasarımına uygun olarak parçalar birleştirilmiş ve 1955 yılında kral IX. Frederick ve Olsen’in torunu Birgit tarafından çalıştırılmış. Sadece zamanı göstermeyen bu saat, gün ay yıl hesaplarını, ay ve güneş tutulmalarını, gezegenlerin o anki konumlarını ve sonsuz bir takvimi gösteriyor. Ayrıca çok ince astronomik hesaplamalar da yapabiliyor. 12 ayrı mekanizmadan oluşan saatin 15.448 hareketli çark ve dişlisi var. En hızlı dişli 10 saniyede bir dönerken en yavaş dişlinin bir tam devrini tamamlaması 25.753 yıl sürüyor. Dünyanın en yavaş dönen dişlisine sahip olan bu saat aynı zamanda dünyanın en hassas mekanik saatidir. 68 yıldır hiç şaşmadan çalışan Olsen’in bu şaheseri mekanik olduğu için de haftada bir kez kuruluyor. Kopenhag’a gelmişken bu tasarım harikası ve değerli saat mutlaka görülmeli.

Saatin olduğu odadan çıkıp sağa doğru ilerlerseniz belediye binasının geniş lobisine geliyorsunuz. Burası yüksek tavanlı bir sürü Danimarka bayrağıyla donatılmış çok büyük bir alan. Evlenmek için gelmiş çiftler hemen dikkatinizi çekecektir. Çiftler burada nikahlarının kıyılması için çağrılmayı bekliyorlar. Binanın içi tam bir sanat galerisi gibi. Merdivenler, koridorlar holler müthiş sanat eserleriyle donatılmış. Özellikle merdivenlerin olduğu bölümlerde duvarlardaki freskler muhteşem.  Bu yüzden bolca profesyonel hatıra fotoğrafı çektiren gelin ve damatlara ve rehberleriyle gezen turist gruplarına rastlıyorsunuz.

3. Kata kadar her katı gezebilirsiniz. Çalışma, okuma odaları ve kütüphane görülebilir. Bu arada normal memur hayatı da devam ediyor, siz geziyorsunuz ama kimse bir şey demiyor. Genel olarak binanın insana huzur veren bir atmosferi var. Pek çok kişinin sadece dışarıdan bakıp fotoğraf çektiği belediye binasının içi kesinlikle görülmeyi hak ediyor.

Tivoli Bahçeleri

Tivoli Bahçeleri, belediye binasının çok yakınında, tren garının tam karşısında, yani Kopenhag’ın  merkezinde yer alan bir lunapark. Hem Kopenhag’da yaşayanların hem de şehre gelen turistlerin keyifli zaman geçirdikleri önemli bir cazibe merkezi. 1843 yılında yapıldığından beri Kopenhag’ın simgelerinden biri olmuş. Hatta kraliçe bile 60. Doğum gününü burada kutlamış. Andersen ve Walt Disney de bahçeyi pek çok kez ziyaret etmişler. 80 dönümlük bir alanı kaplayan bu lunaparkta çok çeşitli eğlence parkurlarından ayrıca parklar, yürüyüş yolları, konser alanları, kafeler, restoranlar ve bir de göl var. Her yaştaki ve boydaki çocuğa göre çeşitli oyuncakların yanında yetişkinler için de adrenalin yükselten birçok oyuncak bulunuyor. Dünyanın en eski ahşap roller coaster’ı da yine burada. Özellikle de noel zamanı Tivoli Bahçelerinin daha renkli ve ışıl ışıl olduğu söyleniyor. Biz oradayken mevsim nedeniyle çok cezbedici değildi.

İçeriye giriş bilet ücreti 155 Danimarka kronu. Bu biletle oyuncaklara binemiyorsunuz, bineceğiniz her oyuncak için ayrıca bilet almanız gerekiyor. Parkta uzun süre kalıp, birçok oyuncağa binmek isteyenler için ise günlük bilet 299 Danimarka kronu. Kopenhag kart alırsanız içeriye giriş ücreti ödemiyorsunuz ama oyuncaklar için ayrıca ödeme yapmanız gerekiyor. Buraya tıklayarak Tivoli Bahçeleri giriş biletinizi ya da buraya tıklayarak Tivoli Bahçeleri girişi ve oyuncaklara sınırsız biniş biletinizi alabilirsiniz. 

Aşağıdaki kısımdan tercih edeceğiniz Tivoli Bahçeleri giriş biletinizi alabilirsiniz

Powered by GetYourGuide

NY Carlsberg Glyptotek

Bildiğimiz bira markası Carlsberg’in oğlu Carl Jacobsen’in sanat koleksiyonerliğine olan ilgisiyle topladığı eserler artık hiçbir yere sığmayınca, sergi için uygun bina sağlanması koşuluyla kolleksiyonlarını Danimarka devletine ve Kopenhag şehrine bağışlamış. Böylelikle 1897 de Glyptotek açılmış. Müzenin koleksiyonu öncelikle Eski Mısır’dan, Antik Yunan ve Roma dünyalarından, Etrüsk Kültüründen ve ayrıca 19. yüzyılın Danimarka ve Fransız sanatından sanat eserleri ve arkeolojik objelerden oluşuyor. Çok değerli eserlere ev sahipliği yapan müzenin kış bahçesi ve buradaki Cafe Picnic mola verip atmosferin tadını çıkarmak için çok güzel. Giriş ücreti 125 DKK, Copenhag Kart ile ücretsiz.

Christianborg Sarayı

Kopenhag’ın en görkemli saraylarından biri burası. Saray bahçesine iik girdiğinizde kraliyet atlarını görüyorsunuz. Etrafı çitle çevrili toprak alanda günlük antrenmanlarını yapıyorlar. 800 yıllık bir geçmişi olan bu sarayda günümüzde Danimarka parlamentosu, Başbakanlık ofisi ve Yüksek mahkeme bulunuyor. Danimarka kralı da resmi davetler için burayı kullanıyor ve içinde bu nedenle değişik dekorasyonlu 10 tane kabul salonu var. Sarayın, kraliyet ailesinin özel kullanım alanı dışında kalan bölümleri ziyaretçilere açık. Kraliyet resepsiyon salonlarını, sarayın altındaki harabeleri, Kraliyet mutfağını, Kraliyet ahırlarını ve saray şapelini; ister istediğiniz bölümün biletini alarak ya da kombine biletle hepsini gezebilirsiniz. Kopenhag kartı olanlar burayı ücretsiz olarak gezebilirken giriş ücreti 125 DKK.

Parlamento ziyareti ise rehberli turla yapılıyor ve ücretsiz. Yaklaşık 45 dakika süren bu tur için önceden rezervasyon yaptırmanız gerekiyor.

Danimarka parlamentosunun, mecliste bir oturumunu ve siyasi tartışmaların nasıl gerçekleştiği deneyimini yaşamak isterseniz, yine ziyaretçi girişine danışıp yer varsa izleyebilirsiniz. Bu oturumlar parlamentonun resmi olarak açık olduğu ekim ve haziran ayları arasında oluyor. Bu bence kaçırılmaması gereken bir tecrübe. 

Size müthiş bir Kopenhag manzarası sunan şehrin en yüksek kulesi de yine burada. Kuleye çıkış ücretsiz. Sadece çıkış için gruplar halinde ziyaret edildiği için sıraya girip sıkı bir güvenlik kontrolünden geçmeniz gerekiyor. Birkaç asansör değişimi sonrasında çıktığınız en tepede manzara muhteşem. Kopenhag şehrinin tamamını Oresund köprüsünü hatta hava açıksa İsveç’in Malmö şehrini bile görebiliyorsunuz. Bu deneyimi mutlaka gerçekleştirmenizi tavsiye ediyorum. Kuleye çıkarken duvarda bulunan ”Demokrasiye yukarıdan bakın.” cümlesi dikkat çekiyor. 

Agneta ve Deniz Adamı (Agneta og Havmanden)

Christianborg Sarayı’na oldukça yakın konumda Hojbro Köprüsü ve Ved  Stranden’in kesiştiği noktada Danimarka’nın tek su altı heykeli Agneta og Havmanden’i görebilirsiniz. Deniz kızı heykelinden bıkanlar için iyi bir alternatif olabilir. 1992 yılında su altına yerleştirilen bu heykel grubu Agnete’nin dönüşünü bekleyen deniz adamı ve yedi oğlunu temsil ediyor. Agneta og havmanden eski bir Danimarka halk şarkısıymış. Üzeri maalesef yosunlarla kaplanmış heykelleri köprüden görmek için en iyi zaman güneşin tepede olduğu öğle saatleri. Ayrıca Kopenhag kartla ücretsiz binebileceğiniz Stromma kanal Turunun başlangıç noktası da burası.

Church of our Saviour (Kurtarıcımız Kilisesi)

Özgür şehir Christiania bölgesine çok yakın olan bu kilise, Kopenhag’ın simge yapılarından biri. Dışındaki spiral merdiveniyle dikkat çekici bir mimariye sahip olan Kurtarıcımızın Kilisesi’nin, 400 basamak -ki bu basamaklardan 150 tanesi kulenin dış sipiralindeki döner merdivenlerdir- tırmanarak kulesine çıkabilir ve yine muhteşem Kopenhag manzarasına buradan da tanık olabilirsiniz. Yükseklik korkusu olanlar özellikle uyarılıyor çünkü ahşap merdivenler çok dar ve çok dik. Kiliseye giriş ücretsiz ama kuleye tırmanmak  69 DKK, Kopenhag karta yine ücretsiz.

Özgür Şehir Christiania (Free town Christiania)

Gelelim Kopenhag’a gelen herkesin en çok merak ettiği, Kopenhag’ın orta yerinde tamamen kendi kurallarıyla yaşayan farklı, özerk bir bölge Özgür Şehir Christiania’ya. Girişinde ‘’Şu an Avrupa Birliği topraklarından ayrılıyorsunuz’’ tabelasıyla karşılaştığınız bu ayrıcalıklı şehrin kendi para birimi ve bayrağı var.

1971 yılında bir grup hippinin kullanılmayan askeri bir bölgeyi işgal edip yerleşmesiyle başlayan bu hikaye Danimarka hükümetleriyle uzun yıllar süren çekişmeler sonunda 2012 yılında Danimarka’nın burayı özerk bölge olarak tanımasıyla son buldu.

Modern dünyanın kirlerinden uzaklaşmak ve özgürlük için kurulmuş olsa da buranın da kendi içinde kuralları ve yasakları var. Hırsızlık, ateşli silah, motorlu taşıt, şiddet, güvenlik tehditi endişesi yarattığı için koşmak ve fotoğraf çekmek de yasak.

Yaklaşık bin kişinin yaşadığı bölge halkı geçimini küçük işletmelerden sağlıyor. Danimarka’da uyuşturucu yasak olmasına rağmen burada kimyasal olmayan uyuşturucu satışı serbest. Özellikle Pusher Street bölgesinde küçük standlarda alenen satış  yapılıyor ve özellikle bu bölgede her yerde fotoğraf çekmenin yasak olduğunu belirten uyarı tabelaları var. Bence hiç yeltenmeyin, sonucunu bilemeyiz.

Kopenhag’da Küçük Deniz Kızı heykelinden sonra en çok ziyaret edilen yer olan Free Town Christiana Avrupa’da başka bir örneğini göremeyeceğiniz farklı bir yaşamı deneyimlemek için görülebilir. İçeride şahane eserler falan görmeyeceğimi biliyordum ama daha çiçek böcek beklerken bana çok karmaşık, yıkık dökük ve pis geldi. Karar sizin.

Opera Binası

Kanal turu yaparsanız  önünden geçeceğiniz bu yapı dünyanın en pahalı opera evleri arasında değerlendiriliyor. Bir gösteri izlemeyecekseniz özellikle gidip içi görülmez ama bizim gibi yürüyerek oradan geçerseniz çok güzel kanal manzaralı kafesinde bir dinlenme molası verebilirsiniz.

Kopenhag Toplu Taşıma Rehberi

Bu konuyu ayrı bir yazıda ele aldık. Aşağıdaki yeşil başlığa tıklayarak yazıya ulaşabilirsiniz. 

Kopenhag'da Konaklama

Kopenhag’da konaklama için şehir merkezini tercih etmenizi tavsiye ediyorum. Bunun iki sebebi var. Birincisi, gezilecek yerlerin çoğunun merkezde birbirine yakın olması. İkincisi ise hemen üstte başlığı bulunan toplu taşıma yazımda bahsettiğim bölge karmaşası. Kopenhag toplu taşıması toplamda 9 bölgeye ayrılıyor ve bilet alırken bu bölge ayrımı çok kafa karıştırıcı olabiliyor. Bu sebeple şehir merkezinde konaklamayacaksanız Kopenhag Toplu Taşıma Rehberi yazımızdaki bölge ayrımı başlığını dikkatlice okuyunuz. 

Aşağıdaki haritadan booking.com üzerinden Kopenhag’daki otel fiyatlarına bakabilir ve rezervasyon yapabilirsiniz

 

Kopenhag Kaç Günde Gezilir

Bu sorunun cevabı sizin nereleri ve hangi müzeleri gezeceğinize göre değişecek olsa benim tavsiyem Kopenhag’a 3 gün ayırmanız. 3 günde yazdığım yerleri rahatlıkla gezebilirsiniz. Daha dar bir program için ise 2 gün ayırabilirsiniz. 

Kopenhag'a Ne Zaman / Hangi Mevsimde Gidilir

Kopenhag, kuzeyde olduğu için kış döneminde hem soğuk oluyor hem de günler kısa oluyor. Bu sebeple Kopenhag seyahatinizi ilkbahar sonu ve yaz aylarında planlamanızı tavsiye ederim. Özellikle yaz döneminde uzun gündüz saatleri ve güzel hava ile birlikte şehrin keyfini tam anlamıyla çıkarabilirsiniz. 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir